-
1 фантазия
hayal gücü; fantezi; hayal* * *ж1) hayal gücüтво́рческая фанта́зия — yaratıcı hayal gücü
плод фанта́зии — hayal ürünü
2) ( мечта) hayal (-li); fanteziпредава́ться фанта́зиям — hayallere kapılmak
э́то совсе́м не фанта́зия — bu asla hayal değildir
всё э́то ка́жется фанта́зией — tüm bunlar fantezi gibi geliyor
3) муз. fantezi -
2 воображение
imgeleme; hayal gücü* * *с1) ( мысленное представление) tahayyül, imgeleme2) hayal gücüбога́тое воображе́ние — geniş hayal gücü
3) разг. ( домысел) kuruntu -
3 сила
ж1) güç (-cü), kuvvetси́ла (в рука́х) у него́ есть — onda belek var
си́лы оста́вили его́ — bitmişti, halsiz düşmüştü
у меня́ нет сил идти́ (да́льше) — yürüyecek gücüm / dermanım yok
для э́того он не пожале́ет сил — bunun olması için elinden geleni esirgemeyecek
наде́яться на свою́ (физи́ческую) си́лу — bileğine / pazusuna güvenmek
2) (физическое воздействие, насилие) zor, kuvvetси́лой ору́жия — silah zoruyla
применя́ть си́лу — zor / kuvvet kullanmak
3) güç (-cü)си́ла во́ли — irade gücü
душе́вные си́лы — ruh gücü
си́ла воображе́ния — hayal gücü
4) физ., тех. kuvvet, güç (-cü)центробе́жная си́ла — merkezkaç kuvvet
подъёмная си́ла — kaldırma kuvveti
подъёмная си́ла кра́на — vincin kaldırma kapasitesi
5) (значение, действенность) yürürlük; geçerlilikзако́н вступи́л в си́лу — yasa yürürlüğe girdi
на́ше предложе́ние остаётся в си́ле — önerimiz geçerliliğini sürdürecektir
6) (могущество, влияние) güç (-cü), kudretси́ла аргумента́ции — kanıtların güçlü / kuvvetli olması
э́то движе́ние утра́тило свою́ первонача́льную си́лу — bu hareket ilk hızını yitirdi
7) (интенсивность, напряженность) şiddet, yeğinlik, güç (-cü)си́ла то́ка — эл. akım(ın) yeğinliği / şiddeti
разруши́тельная си́ла (бомбы и т. п.) — tahrip gücü
си́ла ве́тра — rüzgar(ın) şiddeti ( о скорости)
испо́льзовать си́лу ве́тра — rüzgar gücünden yararlanmak
8) врз güç (-cü), kuvvetв едине́нии - си́ла — birlikten kuvvet doğar
си́лы приро́ды — doğa güçleri
прогресси́вные си́лы — ilerici güçler
си́лы ми́ра и прогре́сса — barış ve ilerleme yanlısı güçler
людски́е си́лы — insan gücü
сухопу́тные си́лы — воен. kara kuvvetleri
вое́нно-морски́е си́лы — (askeri) deniz kuvvetleri
••в си́лу конкуре́нции — rekabet nedeniyle, rekabetten dolayı
в си́лу свое́й профе́ссии — mesleği gereği
в си́лу истори́ческих причи́н — tarihi nedenlerle
от си́лы — çok çok, en çok
ему́ от си́лы три́дцать (лет) — otuzunda var yok
уда́рить что есть си́лы — olanca / var gücüyle vurmak
э́то ему́ не под си́лу — buna gücü yetmez, bu onun harcı değildir
э́то тебе́ под си́лу — buna gücün yeter
пока́ в си́лах, бу́ду рабо́тать — elim ayağım tuttukça çalışacağım
по ме́ре сил — elden geldiğince
-
4 бедный
yoksul,sefil; kıt; cılız; dar,zavallı,biçare* * *1) тж. → сущ., м yoksulбе́дные и бога́тые — yoksullar ve zenginler
2) ( скудный) kıt; cılızбе́дный урожа́й — kıt ürün
бе́дный витами́нами — vitamini az
3) darбе́дная фанта́зия — dar hayal gücü
4) ( несчастный) zavallı, biçare; kadıncağız ( о женщине); kızcağız ( о девушке)он, бе́дный,... — (zavallı) adamcağız
-
5 богатый
zengin* * *1) zenginбога́тая страна́ — zengin ülke
бога́тый урожа́й — bol ürün
край, бога́тый леса́ми — ormanca zengin diyar
проду́кты, бога́тые витами́нами — vitamince zengin besinler
бога́тый о́пыт — geniş tecrübe
бога́тое воображе́ние, бога́тая фанта́зия — geniş hayal gücü
бога́тый язы́к — zengin dil
2) mükellef; ağır; zenginбога́тый пода́рок — ağır bir hediye
бога́тый стол — mükellef bir sofra
бога́тая библиоте́ка — zengin kitaplık
3) → сущ., м zengin(бога́тые) → сущ., мн. zenginler, zengin takımı••чем бога́ты, тем и ра́ды — ≈ Allah ne verdiyse
-
6 лишать
несов.; сов. - лиши́тьyoksun / mahrum bırakmak, mahrum etmek; elinden almak; etmek; ıskat etmekлиша́ть кого-л. насле́дства — mirastan ıskat etmek
лиши́ть кого-л. свобо́ды — hapsetmek
лиши́ть кого-л. стипе́ндии — birinin bursunu kesmek
лиши́ть кого-л. зва́ния — воен. birinin rütbesini almak
лиши́ть кого-л. избира́тельных прав — birinin oy hakkını kaldırmak
его́ лиши́ли э́того пра́ва — bu hak onun elinden alındı
его́ лиши́ли рабо́ты — onu işinden ettiler
э́то лиши́ло её сна и поко́я — bu onun uykusunu rahatını kaçırdı
лишённый ра́дости и сча́стья — sevinç ve mutluluktan yoksun
он лишён воображе́ния — onun hayal gücü pek kıt
э́та фра́за лишена́ вся́кого смы́сла — bu cümlenin hiç bir anlamı yoktur
••лиши́ть кого-л. жи́зни — birinin canını almak
лиша́ть себя́ жи́зни — canına kıymak; kendini öldürmek
-
7 убогий
düşkün,âciz; yoksul,fakir* * *1) ( увечный) düşkün âciz malulубо́гий стари́к — düşkün / âciz bir ihtiyar
2) yoksul, fakir; yoksulcaубо́гая жизнь — yoksul hayat
убо́гое жили́ще — yoksulca barınak, evcik
у него́ был убо́гий вид — acınacak bir hali vardı
3) перен. kıt; renksizубо́гое воображе́ние — kıt hayal gücü
-
8 образ
м1) suretдья́вол в челове́ческом о́бразе — insan suretine / kalıbına girmiş şeytan
2) филос., лит., иск. imge, imajрели́гия даёт искажённый / ло́жный о́браз ми́ра — din dünyanın sahte bir imgesini verir
си́ла возде́йствия худо́жественных о́бразов — sanatsal imgelerin etki gücü
что выража́ет поэ́т э́тим о́бразом? — ozan bu imajla neyi ifade ediyor?
3) hayalеё о́браз всё стоя́л у меня́ пе́ред глаза́ми — hayali gözümün önünden gitmiyordu
4) лит., иск. tipарти́ст созда́л незабыва́емый о́браз — sanatçı / artist unutulmayacak bir tip yarattı
5) tarz, biçimо́браз де́йствий — eylem tarzı
о́браз жи́зни — yaşam tarzı / biçimi
••таки́м о́бразом — böylelikle, bu suretle
каки́м о́бразом? — ne suretle? nasıl?
См. также в других словарях:
hayal gücü — is. 1) Zihnin hayal yaratma yetisi, düş gücü, imgelem, muhayyile 2) Geçmiş yaşantılara özgü ögelerle şimdiki yaşantı arasında bağ kurma gücü 3) Bir nesneyi, o nesne karşımızda olmaksızın tasarımlama yetisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayal — is., li, Ar. ḫayāl 1) Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya Mustafa Kemal hayallerin değil, hakikatlerin adamı idi. F. R. Atay 2) Belli belirsiz görülen şey, gölge 3) fiz. Görüntü İnsanın aynadaki hayali … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayal düzeyi — is. Hayal edebilme gücü, seviyesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
düş gücü — is. Hayal gücü … Çağatay Osmanlı Sözlük
güç — 1. sf. 1) Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2) zf. Zorlukla Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler gücü gücüne güçbeğenir güç bela Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mit — is., Fr. mythe 1) Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayalî, alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi, mitos Ergenekon efsanesi bir mittir. 2) mec. Efsaneleşen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mitleştirmek — i Bir kimse, bir varlık, bir olay vb.ni hayal gücü ile büyütmek, yüceltmek, mit durumuna getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhayyile — is., Ar. muḫayyile Hayal gücü O andan itibaren muhayyilesi çalışmaya başlamıştı. A. H. Tanpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
şair — is., Ar. şāˁir 1) Şiir söyleyen veya yazan kimse Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim. T. Fikret 2) sf., mec. Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu (kimse) Şair ruhlu bir adam. Birleşik Sözler saz şairi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuvve-i muhayyile — [ ﻪﻠﻴﺨﻡ ءﻩﻮﻗ ] hayal gücü … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
muhayyile — (A.) [ ﻪﻠﻴﺨﻡ ] hayal gücü … Osmanli Türkçesİ sözlüğü